Yıllardır süre gelen gelenekler ve anma etkinlikleri, toplumsal hafızamızda güçlü yer edinmiştir. İstanbul'dan Çanakkale'ye doğru gerçekleştirilen yürüyüş, bu tür etkinliklerin en anlamlı örneklerinden biri. 7 yıldır her yıl tekrarlanan bu yürüyüş, birçok kişi için hem bir anma hem de dayanışma sembolü haline geldi. Bu yılki yürüyüş, 3 gün süren zorlu bir yolculuğun ardından Tekirdağ’a ulaştı ve katılımcılara unutulmaz anlar yaşattı. Bu yazımızda, yürüyüşün detaylarına, katılımcıların hissettiklerine ve bunun toplumsal hafızamızdaki yerine değineceğiz.
İstanbul'dan Çanakkale'ye yapılan bu yürüyüş, sadece fiziksel bir eylem olmanın ötesine geçiyor. Şehitlerimize olan saygıyı ifade etmenin bir yolu olarak her yıl düzenlenen etkinlik, tarih bilincimizi tazelerken aynı zamanda genç nesillere de bu önemli mirası aktarmayı hedefliyor. Katılımcılar, hem fiziksel olarak zorlu bir parkuru aşarken hem de ruhsal olarak şehitleri anmak için bir bilinç oluşturuyorlar. Yürüyüş sırasında, çeşitli etkinlikler ve anma programları da gerçekleştiriliyor, bu da katılımcılara moral ve motivasyon sağlıyor.
Yürüyüş boyunca katılımcılar, tarihi mekanlara uğruyor, bu alanların önemi üzerine sohbetler ediyor. Ülkemizin tarihindeki önemli dönüm noktalarını hatırlamak, sadece geçmişimizi öğrenmekle kalmayıp aynı zamanda geleceğimize yön vermek için de büyük bir fırsat sunuyor. Katılımcılar, yürüyüş boyunca dinamik bir bağ kurarak, deneyimlerini paylaşıyor ve birlikte anma duygusunu derinleştiriyorlar.
Bu yılki yürüyüş, katılımcılar için yoğun duygularla dolu bir deneyim oldu. Yürüyüşe katılanların çoğu, hem fiziksel zorluğu hem de duygusal derinliği bir arada yaşadı. Yürüyüş sırasında katılımcılar, eski anıları tazeleyerek geçmişte yaşananları hatırlama fırsatı buldular. Her aydınlık sabah, yeni bir umut ve yaşanan geçmişe dair derin bir saygı ile başlıyordu. Ayrıca yürüyüş boyunca, "Şehitler Ölmez" ve "Vatan Sağolsun" gibi coşkuyla haykırılan sloganlar, katılımcılarda bir bütün olmanın duygusunu pekiştirdi.
Katılanlar arasında çeşitli yaş gruplarından insanlarla karşılaşmak, toplumsal bir bağ kurma açısından önem taşıyordu. Gençlerin, bu etkinlikte yer alması ve büyüklerinden aldıkları hikayeleri dinleyebilmesi, felsefi olarak kendi kimlik arayışlarına katkı sundu. Şehitlere olan saygı ve özlem, katılımcıların gözlerinde anlam kazanarak deneyimlerine yansıdı. Anma etkinliklerinin psikolojik, sosyal ve kültürel etkileri; yalnızca anımsamayı değil, aynı zamanda bu mirası geleceğe taşımayı da kapsıyor.
Sonuç olarak, İstanbul'dan Çanakkale'ye yapılan yürüyüş, bireylerin tarihe olan bağını güçlendirmenin ve toplumsal değerleri hatırlatmanın yanı sıra, birbirinden farklı hayatların bir araya gelmesine olanak tanııyor. Her yıl artarak devam eden bu geleneğin, gelecek nesillere de ilham vermesi ve toplumsal sağlam bir bilinç oluşturması bekleniyor. Şehitlerimizi anmak için yapılan bu yürüyüş, bir anlamda barış içinde yaşama arzusunun da sembolik bir temsilcisi olarak karşımıza çıkıyor. Tüm bu deneyimler, yürüyüşün felsefi derinliğini ve toplumsal önemini gözler önüne seriyor.
İstanbul’dan Çanakkale’ye yapılan bu yürüyüş, toplum olarak birlikteliğimizi ve dayanışmamızı simgeliyor ve her yıl tekrarlandıkça, katılımcılara yeni anlamlar kazandırıyor. Felsefi açıdan bakıldığında, bu tür etkinliklerin insan ruhunda bıraktığı izlerin kalıcılığı, unutmamak ve hatırlamak üzerine kuruludur. Geçmişle yüzleşmek, geleceğe dair umutları yeşertirken, bu önemli geleneğin sürdürülmesi de bizlere düşen bir sorumluluktur.